ÖZEL HABER: Zeynep Sude YAVUZ

Türk kültürünün önemli bir parçası olarak tarih boyunca savaşlarda, avcılıkta ve spor etkinliklerinde büyük rol oynayan okçuluk Bursa’da da vatandaşlar tarafından yoğun ilgi görüyor. Okçuluğu öğrenmek isteyen vatandaşların uğrak noktası haline gelen Atıcılar Tekkesi Geleneksel Türk Okçuluğu Spor Kulübü ise Pınarbaşı Mahallesi’nde tarihi surların arasında kursiyerlerini ağırlıyor. 

Atıcılar Tekkesi gönüllü üyesi Mithat Sert, kulübe gelen vatandaşlara ok atmayı öğretirken aynı zamanda da kadim sporun tarihini anlatıyor. Türkiye’yi ulusal ve uluslararası yarışmalarda temsil edecek milli sporcu yetiştiren, kulübün gönüllü üyesi Mithat Sert, yayların yapım aşamasını anlatarak okçuluğu şöyle anlatıyor;
“Türkler at üzerinde oku en iyi kullanabilen millettir. Yabancılar at üzerinde ve hareket halindeyken ok atamazlar bunun iki sebebi vardır; İlki yayları çok uzundur ve at üzerinde manevra yapmaya müsaade etmez ikinci sebebi ise atış teknikleri. Onların yayları uzun olduğu için onlar bizim stilimizde atış yapamazlar. Yayın kısa olması mesafeyi etkiler mi? Hayır etkilemez aksine yay o kadar kuvvetli bir yaydır ki dünyanın en kısa ve en kuvvetli yaylarından biridir. Yayın yapım aşaması son derece güçlüdür. Akçaağaç dediğimiz ağaçtan yapılır ama sadece ağaçla da kalmaz mandanın diz kapağından arka ayağına inen bir parmak kalınlığında tendon siniri vardır. Bu sanatın ustaları  bu tendonu çıkartarak güneşte kurutup örs veya düz taşların üzerinde çekiç yardımı ile ezerek lif lif ayırır, sonra onu kaynatırlar yumuşak işlenecek bir hale getirirler daha sonra Mersin balığının damağında tutkal olabilecek bir madde olduğunu keşfetmişler onu da kaynatarak organik tutkal elde ederler. Sonrasında at kuyruğundan yaptıkları fırçalarla o tutkalı sürüp tendon sinirini yapıştırırlar. Yayın arka tarafında da dişi mandanın boynuzunu simetrik bir şekilde keserek buharda yumuşatıp yayın arka tarafına yapıştırırlar. Bu yayın yapım süreci 2 ile 5 yıl arasında sürüyor, Osmanlı zamanında yay yapan ustalar ok yapmakla uğraşmazmış çünkü okçuluk farkı bir zanaat, ok yapan ustalar da yay yapmakla uğraşmazmış çünkü yay yapmak da ayrı bir zanaatdir.”

BU KADAR KUVVETLİ YAYLAR NASIL KULLANILIYORDU?

Osmanlı döneminde savaşlar için okçu yetiştirmenin öneminden söz eden Sert, okçu adaylarının zorlu bir eğitimden geçerek gerçek okçu olduklarından bahsederek,“Ortalama yaylar bizim şuan kullanmış olduğumuz yaylarımızın 40 ile 50 libre arası yani 17 kilogram ile 22 kilogram arası kuvvet gerektiren yaylardır. Osmanlı ordusunda savaşa giden okçular 80 ile 160 libre arası yaylarla savaşa gidiyorlarmış. Tozkoparan İskender’in 240 libre yayla atış yaptığı söylenir o da 108 kilograma denk geliyor. Yani 108 kilogram kuvveti tek bir parmakla sağlamış. Bu müthiş bir güç müthiş bir ustalıktır.
Osmanlı ordusuna okçu yapmak üzere alınan çocuklar cüsselerine bakılarak 9 yaşında alınıyor. 5 yıl boyunca sadece kepaze lastik yani günümüz Türkçesi ile çile çekmek için 5 yıl boyunca eğitim alıyorlar. Günde binlerce kez çile çekiyorlar. Sonunda omuzlar, pazılar ve yay germek için en önemli kürek kemiğinin altındaki kaslar ve kemikler gelişiyor. Tüfek icat olduktan sonra Osmanlı ordusunda uzun bir süre tüfek kullanılmadı. Çünkü tüfek son derece ağır hantal bir silahtı ve o gün ki tüfekler saçma değil bilye atıyordu. Maximum etki mesafesi 75 metreydi. Silah ile atış yapmak çok zordu en az 3 dakikada silah ateşlenmeye hazır oluyordu ama iyi bir Osmanlı okçusu 3 dakikada ortalama 100 tane ok atıyordu yani üç saniyede bir ok atabiliyorlardı.” dedi.

ZORLU HAVA KOŞULLARINDA OKÇULUK YARIŞMASI

Okçuluk alanında düzenlenen yarışmalardan söz eden Mithat Sert, lodos menzil yarışmasında Türklerin derece elde ettiğini ifade ederek, “Lodos menzil yarışması nedir? Lodoslu havalarda ayrıca yapılan bir yarışmadır bunun gibi Karayel yarışması, Yıldız Rüzgarı yarışması gibi yarışmalar vardır. Lodos menzil yarışması da lodoslu havada atılacak olan okun, havayı ve menzili hesaba katarak yapılan bir atış yarışmasıdır. Bu yarışmaya girebilmek için en az 681 metreye kadar ok atabiliyor olmanız gerekir. Günümüzde Türk okçularımız 584 metreye atabiliyorken bu sene Mayıs ayında İstanbul’da düzenlenen Fetih Kupasında Norveçli okçunun 600 metreyi geçtiği söylendi.” dedi. 

KURSİYERLER LİSANSLI SPORCU OLABİLİR

Atıcılar Tekkesi’nde eğitimini tamamlayan sporcuların lisans alıp eğitimlere devam edebileceğini söyleyen Sert,“Bu sene iki kere kurs açmak durumunda kaldık, Ramazan bayramından sonra başladık kurs vermeye ilk dönemde 105 tane kursiyerimiz vardı. 105 kursiyerin 70 tanesi hala kursa devam ediyor. Kurslar hafta içi akşam 6.30-7.30, 7.30-8.30 oluyor. Hafta sonu da kurslar oluyor. Saatler bunlara göre ayarlanıp grup şeklinde kurs veriliyor. 15 yaşına kadar olan öğrenciler farklı bir grupta eğitim alıyor. İki aylık bir eğitim veriyoruz. Haftada iki gün birer saat yani totalde 16 ders eğitim veriyoruz 16 dersin sonunda kursiyerimiz ya bırakıyor ya farklı bir kursa gidiyor ya da lisans alıp eğitimine devam ediyor.” diye konuştu. 

“ATMAK HÜNER, VURMAK KADER”

Geleneksel Türk okçuluğunun dinsel açıdan öneminden söz eden Mithat Sert, bu sporu yapmanın sağlığa da olumlu etkileri olduğunu şöyle ifade ediyor; “Sünnet olan bir spor yapıyoruz. Bu yapmış olduğumuz sporun en önemli bölümlerinden biri. Peygamber efendimiz çocuklarınıza okçuluğu ve yüzmeyi öğretin diye tavsiyede bulunmuş. Bu işin dini boyutu. Bir de işin sağlık boyutu var. Günümüzde bilgisayar ve cep telefonu  bağımlılığından dolayı özellikle çocuklarda, yetişkinlerde dikkat dağınıklığı, odaklanma sorunu oluşuyor. Doktora, psikoloğa gittiğiniz zaman tavsiye edilen iki spordan birisi okçuluk ve eskrim oluyor. Bizim gibi Bursa’da 51 tane geleneksel okçuluk kulübü var. Bursa’da bin 800'ün üzerinde lisanslı sporcu var ve Bursa’nın başarı ortalaması Türkiye’nin başarı ortalamasının üzerinde yani her yarışmada kürsüye mutlaka bir Bursalı çıkıyor. Okçulukta şans yoktur biz şöyle deriz "Atmak hüner, Vurmak kader" 

TÜRKİYE KAMUSEN BURSA; “2025 YILI BÜTÇESİ MEMUR VE EMEKLİLERİ MEMNUN EDECEK ŞEKİLDE REVİZE EDİLMELİDİR” TÜRKİYE KAMUSEN BURSA; “2025 YILI BÜTÇESİ MEMUR VE EMEKLİLERİ MEMNUN EDECEK ŞEKİLDE REVİZE EDİLMELİDİR”